Kişilerin Hak Edinebilme ve Borç Altına Girebilmesi – Fiil Ehliyeti – Ayırt Etme Gücü – Temyiz Kudreti

avukathakanguler      Bir kişinin kendi fiileriyle hak edinebilmesi ve borç altına girebilmesi için kendi davranışlarının yani eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilmesi, değerlendirebilmesi gerekir.      Bir kişinin kendi davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmuyorsa o kişinin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Ayırt etme gücü olmayan kişiler hak elde edebilecek veya yükümlülük (borç) altına girecek eylem ve işlemlerde bulunamazlar. Bulunurlarsa bu eylem ve işlem hukuken geçersiz olup iptal edilebilirler.

      Nitekim Medeni Kanunun, fiil ehliyetine sahip olan kimsenin, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir, şeklinde düzenlediği 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamıştır.

      10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.  hükmünü getirmiştir. Ayırtım gücü, eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde, Devamını Okuyun →

Mirastan Mal Kaçırma – Muris Muvazaası – Durumunda Miras Hakkı Çiğnenen Her Mirasçı Tapu Kaydının İptali İçin Dava Açabilir

          Tapulu taşınmazın(Gayrimenkul, arsa, tarla, daire..vs)  mirasçılardan birine mirastan mal kaçırma amaçlı devredilmesi muris muvazaasıdır.

        Uygulamada ve bilimsel çalışmalarda, muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle, mevsuf-vasıflı, muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

      Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında(01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı) açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, 6098 sayılı TBK 237. (818 sayılı Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde

Devamını Okuyun →